Ana Sayfa Twitter Linkedin Instagram  

Senden Önce Anadolu - Göbeklitepe

Senden Önce Anadolu – Göbeklitepe

Merhaba benim adım Arke. Annem, babam arkeolog. Bu yüzden bu adı vermişler bana. Bu da arkadaşım Loji. Ailemin hediyesi. Paketini açtığımda sıradan bir oyuncak diye düşünmüştüm. Yanıldığımı kısa bir süre sonra anladım. Kendisi tarihteki her şeyi bilen bir robot. Bu yüzden ona Loji adını verdim. O kadar eğlenceli ki en yakın arkadaşım oldu. Ailemle sürekli farklı yerlere kazılara gidiyoruz. Senden önce Anadolu’da hangi uygarlıklar vardı öğrenmek istersen bizi takip et. Bu sefer yolculuğumuz Göbeklitepe’ye.

Yol boyunca meraktan yerimde duramadım. Buranın tarihin en eski anıtsal yapısı olduğunu öğrendiğimden beri heyecanımı yenemiyorum. Düşünebiliyor musunuz Mısır Piramitlerinden bile 7500 yıl daha eskiymiş. Uzun bir yolculuk sonunda Göbeklitepe’ye vardığımızda çok şaşırdım. Pek çok ören yerine gitmiştim ama burası kadar kalabalık bir yer ilk kez görüyordum. Loji elimdeydi, o buranın neden bu kadar kalabalık olduğunu kesin bilirdi. Düğmesine basıp onu açtım. Hemen konum taraması yaptı. Kafasını üç yüz altmış derece döndürdü. Önce aşağı baktı, sonra yukarı ve anlatmaya başladı.

“Şu anda Şanlıurfa’nın Örencik köyü yakınlarında Göbeklitepe’deyiz. Tarihin bilinen ilk ve en büyük tapınağı. Günümüzden on iki bin yıl önce avcı – toplayıcı gruplar ilk kez kalabalık ve sistemli bir şekilde burada çalışmış ve burayı inşa etmiş. Tarihin bilinen gerçeklerini alt üst eden buluntular ortaya çıkmış. Sadece Türkiye için değil tüm dünya için önemli bir arkeolojik alan. Bu nedenle 2018 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesine alınmıştır. Burası bulunmadan önce insanların tarımı öğrenerek yerleşik hayata geçtiği ancak bundan sonra anıtsal yapılar yaptığı düşünülüyordu. Göbeklitepe buluntuları bu görüşü değiştirdi. Tarımın ilk burada yapıldığı düşünülüyor. Bunu kazılardan çıkarılan büyük kaplardaki buğday kalıntılarından anlıyoruz.”

“Şimdi anladım kalabalığın sebebini Loji. Göbeğin tepesine çıkıp bakalım neler varmış,” diyerek uzun, tahta yoldan koşarak tepeye tırmandım. Göbeklitepe bölgenin en yüksek noktasına inşa edilmiş. Kazı alanı ve buluntular kocaman bir çukurun içindeymiş gibi. En dikkat çeken şey T biçimli devasa dikilitaşlardı. Dikilitaşlar üzerindeki hayvan figürlerini görünce Loji’ye sormadan edemedim.”

“Loji, dikilitaşlar üzerinde hangi hayvan figürleri var?”

“Boğa, Yılan, Tilki, Yaban domuzu, Aslan, Turna, Yaban Ördeği gibi hayvanlar var.”

“Neden birer muhafız gibi resmedilmiş acaba bu hayvanlar. Buranın yapılış amacı bu figürlerde saklı bence.”

“Bu tasvirlerin buraya gelen farklı kabilelerin sembolü olduğunu düşünülüyor. Bir diğer düşünce de hayvanların güçlerine sahip olma isteği. İnsanlar hayvanları resmederek, güçlerinin kendilerine geçeceğine inanmışlar Arke.”

“Ben olsam güçlü ve korkusuz olmak ister, aslan resmederdim. Burada bulunan en önemli şey bu dikilitaşlar mı Loji?”

“Bir de kayıp heykel var.”

“Nasıl kayıp Loji, ne zaman kaybolmuş?”

“2010 yılında, yaklaşık 40 cm uzunluğunda, 25-30 kg ağırlığında insan başlı bir heykel bulunmuş. Ancak bulunduktan sonra esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuş. Hâlâ kayıp. Pek çok eser gibi kaçırılmış olabilir.”

“İnanamıyorum Loji bu kadar önemli bir heykel nasıl kaybolur? Bunu anneme sormalıyım,” diyerek annemi aramaya başladım. Annemin yeni kazı alanına gittiğini öğrenince o tarafa doğru yürüdüm. Bir yandan heykeli kim, neden çalmış düşünürken bir yandan da düşmemek için yere bakarak yürüyordum. Toprakta bir sürü delik vardı. Delikleri takip etmeye başladım. Bir anda bu delikleri tarihi eser kaçakçılarının açmış olabileceği aklıma geldi. Koşarak annemin yanına gittim. “Heykeli çalmışlar anne, diğerlerini de çalacaklar! Çabuk gel,” diyerek annemi kolundan çeke çeke deliklerin başına getirdim. Annemin “Dur Arke, sakin ol demesini dinlemedim. Deliklerin başına geldiğimizde nefes nefes olduğumdan sadece “işte burası,” diyebildim. Annem gülümseyerek saçımı okşadı. “Bunlar sadece köstebek çukuru Arke,” derken deliklerin birinden bir köstebek kafasını uzatıp geri kaçtı. Bir anda kıpkırmızı olduğumu hissettim. Utançla yere oturdum. Annem de yanıma oturup köstebek deliklerini, kaybolan heykeli, tarihi eser kaçakçılarını anlattı. Annem işinin başına dönerken Loji’nin de şarjı bitmişti. Ben de sorularımla baş başa kalmıştım.

Yeni bir macerada buluşmak üzere…

 

 

UA-135562281-1