Ana Sayfa Twitter Linkedin Instagram  

Yoksa Sen Misin?

Bu yazı KE Dergisi 11. sayıda yayımlanmıştır.

https://www.kartal.bel.tr/tr/hizmetler/ke_dergisi_11_sayi_ekitap.pdf

  1. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Bağlanan Efsane Kimlikler: Yoksa Sen Misin?

Gülten Dayıoğlu’nun 80. kitabı 2016 yılında Altın Yayınları tarafından yayımlandı. Yoksa Sen Misin? adını taşıyan bu kitabıyla 80. yılını da kutlayan yazar artık üçüncü kuşağa yazıyor.

Değişime her zaman açık olan Sevgili Gülten Dayıoğlu, bu sefer çocuk edebiyatında pek alışık olmadığımız bir konuya giriş yapıyor. Şamanizmin gizemli dünyasına yelken açıyor. Masalsı anlatımına, macera ve gizem serperek fantastik bir kurgu oluşturuyor. Kendi kültürümüzü, kendi köklerimizi, Şamanizmi, Orta Asya Türklerini, Oğuz Kağan’ı böylesine mükemmel bir romanda birleştirmeyi başarıyor. Romanın esin kaynağı Siyah Kalem Mehmet Efendi, romanda Nakkaş Mehmet Efendi olarak karşımıza çıkıyor. 15. yüzyıl Orta Asyası’nda yaşamış, “Cinlerin Efendisi” olarak anılan gizemli ve ünlü bir Türk ressamı. Merak edenler Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen eserlerini görebilirler, kitap içinde de görsellerini görebilirsiniz.

  1. yüzyılda başlayıp, 21. yüzyılda süren maceramızın baş kahramanı Bürküt. Doğuştan şamanlık yeteneğine sahip bir Türkmen kızı. Yaratılış olarak duyarlı, gönül gözü açık, kalbi mühürsüz, konuşması su gibi akıcı Bürküt aynı zamanda bilicilik ve öngörü gücüne de sahip. Kadın olduğundan şifacılıkta, bilicilikte, tanrılarla ve ulu ruhlarla iletişimde daha başarılı olduğuna inanılır. Sayıları az olduğu için de değeri daha fazla olan kadın Şaman Bürküt, Ulu Şaman tarafından özenle eğitilir. Başarılı bir Şaman olmak ve seçilmiş kişi olduğunu ispatlamak için Voo Mağarasının derinliklerine inmeli ve orada kalmalıdır. Bürküt hakkında kimsenin bilmediği bir gerçek vardır. O daha beş yaşındayken göksel enerjilerle donanmaya başlamıştır. Voo bataklığında boğulmak üzereyken göbeğine yapışan, çamurdaki Anaşidalar ona uzaylı-insan niteliği kazandırırlar. Kendi özlerindeki göksel enerji demetlerini ona aktarırlar. Anaşidalar, patlayan bir kuyrukluyıldızının parçaları olan gök taşının gözeneklerinde oluşmuş uzaylı mikroorganizmalardır. Bürküt’le iletişime geçen Anaşidalar, insan soyunun yok olmaması için ona önemli bir görev verirler.

Ünü Kafdağı’ndan, Baykal Gölü’ne, oradan Çin’e, Moğolistan’a hatta Hindistan’a kadar yayılan Bürküt, şifa dağıtmak için yollara düşer. Seçilmiş kişi olan kahramanımızın sonsuz yolculuğu da böylece başlar. Duyarlı ve sezgileri bilenik akıllı bir insan olan Ressam Nakkaş Mehmet ile yolları kesişince Çin’deki Beyaz Piramitlere doğru yola koyulurlar. Çünkü Nakkaş Mehmet’in tek hedefi vardır, piramitlerin iç ve dış resimlerini çizip ölümsüzleştirmek. Bürküt ruh eşi olduğuna inandığı Mehmet’le destansı maceralar yaşar. Sonunda Oğuz Kağan’ın yaptırdığı Beyaz Piramitler’e ulaşırlar. Hücrelerinde hem insan enerjisi hem de göksel enerji taşıyan Bürküt’ü de oraya çeken bir gizem vardır.  Beyaz Piramitler’in yedi kat altında yaşayan gizemli canlılar. Çok uzun zamandır kendisini bekleyen yer altındaki bu uzay kökenli canlılar ona görevini açıklarlar.

Kitabın 2. bölümünde, Bengü çıkar karşımıza. 21. yüzyılda İstanbul’da yaşayan ve kayak kazası sırasında çığ altında kalıp bitkisel hayata giren Bengü. Yine kimsenin bilmediği bir gizem vardır. Bengü çığ altında sıkışıp kaldığında ruhu da varlığından çıkıp 15. yüzyıl katmanına sürüklenmiş, 5 yaşında bataklıkta can çekişen Bürküt’ün ruhuna yerleşmiştir. Geçmişte Bengü’nün ruhu, Bürküt’ün ruhuyla özdeşleşmiş, bir olmuştur. Bürküt’ün yaşadığı her şey Bengü’nün de ruh belleğine işlenmiştir.  Bitkisel hayattan on yıl sonra çıkan Bengü artık çift kişilikli bir yaşam sürmeye başlar. Ruh belleğindeki bilgilerle Beyaz Piramitler’in sırrını çözmek için yollara düşer. Bir gün varlığında ruh ikizini hisseder ve ona sormadan edemez. “Yoksa Sen misin?”

Romanın yazılış serüvenini de romanın başında okuyoruz. Yazarın üretim sürecinin ne kadar uzun, araştırma sürecinin ne kadar detaylı olduğuna şahit oluyoruz. Tutkusu yazacağı roman konusunda ayrıntılı araştırmalar yapmak, takıntısı ise dosyalarını defalarca okumak olan bir yazar ancak bu romanı yazabilirdi. Yoksa Şamanizm’den Paganizm’e, Oğuz Kağan’dan Beyaz Piramitler’e, ruh sıçramasından ruh eşine, paralel evrenlerden uzaya nasıl geçilebilirdi.

 

 

UA-135562281-1